30 Kasım 2013 Cumartesi

Ahmet Telli Hatıratı

"Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı 
Ama atıldı yine de serüvenlere 
Vakti olmadı acıların hesabını tutmaya 
Durup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı. 
***
Mekan tutmak ve her akşam aynı ufukta 
Güneşin batışını seyretmek ölümdür biraz 
Ölümdür biraz hep aynı yatakta 
Aynı kadınla sevişerek sabaha varmak 
Kitapları hep aynı raflara sıralamak 
Aynı eşyayı kullanmak eskimektir biraz 
Soluk soluğa yaşamalı insan 
Her sabah yeni bir şeyler görebilmeli 
Ve cehenneme dönse de bir ömür  
Mutlaka bir şeyler değişmeli her/gün 
*** 
Ey o büyük yolculukların ürperten heyecanı 
Okyanus dalgalarının sesleriyle dol bu ömre 
Ölüme ve aşka durmadan kement atan 
Serüvenlerle geçsin yaşamak 
Buz tutmuş bir dünya ortasında

Yollara düşerdi o hep aynı ıslıkla 
Önünde dağlar, uçurumlar 
Sarsılan gök, yarılan toprak 
Çelik uğultularla burgaçlanırken

Yaşamak işte öylesine kucaklardı onu 
Ve her nasılsa keklik sekişli 
Bir aşkın sevinci dolardı yüreğine

Çıkarıp atardı o zaman deli bir ırmağa  
Ne kalmışsa bir önceki serüvenden"



Yinelemek Hatıratı

Bu sıralar hayat bana biraz da "Eternal Sunhine of The Spotless Mind"..
Yine, yeni, yeniden bir şeylere başlıyor olmanın heyecanı.
İçine, ta derinine bakmaya çalışırken bir düşüncenin, yalnızlığın su etkisi yaptığını, bulanıklaştırdığını, görüntüyü kırdığını, dalgalandırdığını bile bile..Ve bunu bile bile, "biraz da bir serüvendir hayat" diyerek, yeni maceralara atılmaya karşı koyamamak gibi bir şey oldu bugünlerde.
İlk görüşte bize harika görünen bir tablonun içinde, görmek istediğimizde, nice uyumsuz ayrıntı, fırça darbesi yakalayabileceğimizin bilincine varmak gibi bir şey oldu filmi izleyince.
Ne yaparsan yap, "o duygu"nun asıl ve vazgeçilmez olduğunu farketme gibi bir şey..
Binbir sorun ve kusur görüp birbirinde, ayrılmış bir çiftin, son sahnede birbirinde hiç bir kötü özellik görememesiyle; ama zamanı gelince yeniden görecek olduklarını bilmeleriyle kapandı perde.
Göz, diyorum, her şeyi değiştirir mi? Sen gül düşünürsen gülistan olur mu?
Sorunu karşında değil de kendi içinde arayıp çözdüğünde, bu yorgun yürek nihayetinde biraz huzur bulur mu?...
Ne diyor şair ?
"Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini. Bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki. Onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan.Kadınları güzelleştiren herhalde onlardı."Tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi, tükürsek cinayet sayılıyor artık.Ama nerede kaldılar, özledim gülüşlerini onların. İçimde zaptedilmez bir kırma isteği. Dizginlerini koparan bir at sanki bu. Soluk soluğa kalıyorum her sonbahar. Ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa, bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum. Bütün gençliğim böylece geçip gitti işte; ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim. Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa? Bir gün gelirsek hangi kent güzelleşmez?" (Ahmet Telli-Belki Yine Gelirim)
Güzelleştirebiliriz umuduyla... 


18 Kasım 2013 Pazartesi

Sevmek Hatıratı

İnsan.. Bence sadece sevmek istiyor, hepsi bu.
İçindeki o sonsuz ve yüce duyguya dizgin vuramıyor, kalbini bir başka kalbe akıtıp yükünü hafifletmek istiyor.
Değilse, başka ne olsun ardışık iki günde iki ayrı insanı düşündüren?
Bu denli neden karışır ki insan? Bu kadar neden bilmez ne yapacağını, ne hissedeceğini..
Aciziz mîrim, aciz.!

9 Kasım 2013 Cumartesi

"Le Petit Prince" Hatıratı

Hayatta sebebi olmayan tek bir toz zerresi bile yok, bilirim. Gel gelelim, "anlamlar" bizim icadımız mîrim.
Değilse nasıl açıklardık "ilk"lere atfettiğimiz bunca önemi? Ve insan, hep açıklamak zorunda mıdır ki eylemlerinin sebebini? Sadece anlamlı olsa yani, yetmez mi? Yetsin dilerim. Sebepsizce; lakin büyük bir hevesle "ilk"lerimi not etme arzumun bir açıklaması var eminim. 
Bugün ilk fransızca kitabıma başladım : "Le Petit Prince". Özenle, itinayla ve hevesle seçilmiş bir başlangıç.
Bir kitabın orijinalini okumak ne büyük zevkmiş. Büyüklüğü, içinde bir çok heyecanı birden barındırmasından gelirmiş. Öyküye kapılıp giderken dil geliştirmek, kelime hazinesini genişletmek, çevirmenliğin tadına bakmak... Hepsi mümkün bir okuma sırasında. 
Kitabı okurken eşzamanlı olarak bir iki çevirisine göz attım, ve anladım ki orijinalinden okumadığımız her kitap biraz eksik. Kulaktan kulağa oynamaya benziyor biraz. Nasıl biri diğerinden duyduğunu anladığı gibi dile getiriyorsa, bu da aynı şey. Fakat bir yandan da çeviri işi çok hoşuma gitti, "yapılır bu iş yau!" dedim kendime. Ve dakikasında çevirmen kıyafetlerimi kuşandım! Ben ki, zengin bir gardroba sahip insanların ne giyeceğine karar verememesi çaresizliğindeyim mîrim! 
En son ne zaman, hangi kitabı bitirmiş olduğunu dahi hatırlayamayan kitapsever bir insanın silkinip kendine gelmesi, yenilenmesi gibi bir şey oldu bugün. 
Bana kitap okutmayan her duygunun yakasına yapışıp, zorla benden çaldıkları zamanımı aldım. Zafer gibi bir şey oldu bugün. 

Bir kitapta şöyle bir şey geçiyor;
"Dostum, biraz daha okumalısın örneğin. Okudukça, sevgiden başka ilgilenmen gereken şeyler olduğunu sen de anlayacaksın. Kafanı sevmeye takıp da, kendini bu kadar sınırlama. Kimsenin yaşamı, birini sevmek ya da birinin onu sevmesi değildir, olmamalı. Hayatın karşısında biraz daha sıkı dur. Sana güveniyorum." (Ece Temelkuran- Bütün Kadınların Kafası Karışıktır)
Söz dinlemek gibi bir şey oldu bugün.


Le Petit Prince - 9 Kasım 2013


5 Kasım 2013 Salı

The 5th of November Hatıratı

5 Kasım 2013 / Pazartesi günü "remember, remember.." sloganıyla, 'O'na, diğer yarıma, yani gelecekteki eşime Lizbon Bairra Alto'da harika ambiyansı ve manzarası olan bir teras barda (Park) video çekmeye başladım. 
Başlangıç günü ve yeri manidar olsun istedim.
Dünya üzerinde gittiğim her yeni yerden, hissettiğim her yeni duyguyu şimdiden onunla paylaşmak istedim.
Bir gün, onu bulma serüvenime ve bu serüvende onsuzluğuma şahitlik edebilsin istedim.

Bir kitapta şöyle diyor;

"Yarın, bugünü yaşanılabilir hale getiriyordu. Aşık olunacak insanla tanışma ihtimalini, sonsuz mutluluk ihtimalini içinde barındıran o sihirli sözcük : yarın. Gelecek iyi bir sermayeydi. Yaşadığımız sürece bitmeyen bir anapara gibi." (Hakan Günday- Kinyas ile Kayra)

 Doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişinin eline geçmesi dileğiyle...
Lisboa - Park Teras Bar