Bu aralar ruhum bedenimden sıyrılmaya çalışıyor adeta!
Sanki "N'olur, haydi artık bi kabuk değiştirelim!" diye yakarıyor bana.
"Hazır mısın?" diye sordu ona içim.
"Daha nereye kadar bekleyeceğiz? Erteleye erteleye bir ömrü tüketeceğiz." diye yanıtladı daha içim.
Ki ben, nicedir, hiçbir şeyi ertelemeyeceğime dair kendime sözler verdim.
Artık kimseye "eyvallah"ımın olmayacağının manifestosu bu. İçimden bir ses yükseliyor, avaz avaz, ona kulak vermeliyim, bir ruhun bunca değişim isteğine bir cevap vermeliyim.
Hayatımın tam merkezine kendimi koydum, geçtim karşısına onunla konuştum.
"Memnun musun yerinden?" diye sordu içim, "Rahatta mısın?".
"Hem de hiç olmadığım kadar." dedi daha içim.
Bundan kelli, kimseye yoktur minnetimiz, biliniz.
"Terapinin nihai hedefi kendinize öncelik verdiğiniz bir hayatı sürdürmenizdir. Maalesef ülkemizde çoklukla "bencillik" zannedilen bir durum. Önceliğin kendinizde olması enerji ve zamanınızı kendi iyilik haliniz için kullanmanızdır. Bencillikle hiç ilgisi yoktur. Bencillik uzlaşmayı bilmemektir.Yani çokça fedakarlık yapan kişi aynı zamanda bencil de olabilir. Çünkü fedakarlık tek taraflı vericiliktir."-Terapi Defteri
Geçen gün gittiğim gösteride başkasının yerine oturdum! O kişi "Joshua Bear"dı! :)
İnsanların adlarını tarihe yazdırırken aynı zamanda bir izleyici koltuğuna da yazdırabileceğini hiç düşünmüş müydünüz?
Bir gösteri salonundaki koltuğa bilet almadan daimi olarak sahip olmak nasıl bir histir kim bilir.
Önümdeki koltuğun arkasındaki isimliği farkeder farketmez, büyük bir heyecanla hemen arkama baktım "Joshua Bear" yazıyordu. Hemen Google'ladım... Şöyle diyordu biri;
"50 yıllık odtü'de 41 yılını doldurmuş hoca. Derslere hala papyonla gelmekte, sınavda öğrencilerine şeker tutmaktadır."
Hürriyet'in "Türkiye'deki En Popüler Yabancı Hocalar" adlı yazısında ise şöyle bahsediliyor;
"ODTÜ'nün en efsanevi hocalarından. Bunu şimdiki öğrencileri not korkusundan filan söylemiyor, eski öğrencileri de ‘‘keşke o derslere yeniden girebilsek’’ diyor. Gülümsemesi ve pozitif elektriği ilk andan itibaren sizi çekiyor. Sahip olduğu bilgiyi, müthiş bir tevazu ve nezaketin arkasında gizliyor. En mantıklı, en hakperest, en şefkatli ve en faydalı hoca! Enerjisi bitecek gibi değil, bugüne kadar oturarak ders anlatmamış. Pardon, bir kez, bir ameliyat sonrası ‘‘özür dileyerek’’..
Ne mutlu bana ki 1200 tane koltuğun arasından gidip Joshua Bear'ınkini buldum.
Ne mutlu bana ki, önümdeki isimliği farkedebildim.
Ve yine ne mutlu bana ki Joshua Bear ile tanıştım!
Tesadüflere inanmayan insanın hayatını nasıl da güzelleştiriyorsun hayat.
 |
MEB Şura Salonu, Ankara |